ZWP7. Rabbimiz, sahih imanın gerçekleşmenin temel şartının el-küfrü bi’t tâğût yani tâğûtu inkâr, red ve tanımamak olduğunu bildirmiştir “Dinde zorlama yoktur. Muhakkak iman ile küfür apaçık meydana çıkmıştır. Artık kim tâğûtu inkâr eder ve Allah’a iman ederse o gerçekten, kopması olmayan sapasağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah işitendir, bilendir.” Bakara 256 Bütün Peygamberler aleyhimüsselâm’ın gönderiliş amacı; TEVHİD akidesini insanlara açıklamak ve herkesi bu inanca davet اللهِ الرّحْمَنِ الرّحِيمِBÜTÜN PEYGAMBERLERİN ORTAK DAVETİ; TEVHİD’DİR… Rabbimiz, sahih imanın gerçekleşmenin temel şartının el-küfrü bi’t tâğût yani tâğûtu inkâr, red ve tanımamak olduğunu bildirmiştir “Dinde zorlama yoktur. Muhakkak iman ile küfür apaçık meydana çıkmıştır. Artık kim tâğûtu inkâr eder ve Allah’a iman ederse o gerçekten, kopması olmayan sapasağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah işitendir, bilendir.” Bakara 256 Bütün Peygamberler aleyhimüsselâm’ın gönderiliş amacı; TEVHİD akidesini insanlara açıklamak ve herkesi bu inanca davet etmektir. “Andolsun ki Biz her ümmet arasında “Allah’a ibadet edin ve tâğuttan kaçının” diye bir Peygamber göndermişizdir. Allah içlerinden kimine hidâyet verdi, kiminin aleyhine olmak üzere sapıklık hak oldu. Şimdi yeryüzünde gezinin de Tevhid’i yalanlayanların sonu nasıl oldu, görün.” Nahl 36 Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki, bu akidenin hakikati maalesef gerektiği ölçüde bilinmiyor ve Allah'ın emrettiği şekilde kabul edilmiyor. İnsanların çoğu –Rabbimizin de haber verdiği gibi- şirk koşmadan, Allah'a iman etmeye yanaşmıyorlar. “Onların çoğu şirk koşmaksızın bir türlü Allah’a iman etmezler.” Yûsuf 106 Şeytanlar, Allah'ın kullarının iman etmemeleri için yapabilecekleri ne varsa yapmaktadırlar. Dünyalıklar, insan ve cinlerden olan saptırıcılar, makam, mevki, itibar, para, kadın bilumum dünyalık hedef ve beklentiler insanın, hakikat boyutuna geçmesinin önünde bir engel olarak durmaktadır. Bunlar aşılmadıkça, Allah'ın emrettiği iman gerçeğiyle buluşma, tanışma ve yüzleşme süreci gerçekleşmiyor. Dolayısıyla insan, kendi gerçeğiyle yüzleşemiyor. Yaptığı kötülükleri güzel iş zannediyor. “De ki Amelleri açısından en çok ziyana uğrayanları size haber vereyim mi? Onlar o kimselerdir ki, dünya hayatında yaptıkları boşa gitmiştir, üstelik kendilerinin iyi işler yaptıklarını zannederler.” Kehf 103, 104 Ahir zaman fitnelerini bilmeden ve onlardan sakınmadan şirksiz imanı elde etmek gerçekten güçtür. Kur'an ve Sünneti tam anlamıyla rehber edinmeden Tevhid ehli olmak mümkün değildir. Çevre, ananeler, kültür, örf, -kim olursa olsun- insanların söyledikleri ve vakıa’da meydana gelen birtakım yapılanmalar; hakikatin ölçüsü olamaz. İnsanların sarığı, sakalı, namazı, orucu, koltuk ya da minderi, çevresi, müridleri, destekçileri, malumatları, kariyeri, yazdığı kitaplar; hakkın tespitinde kriter değildir. Bir kimsenin halini ve akıbetini ancak Allah Sübhânehu ve Teâlâ bilir. İman edecekleri de etmeyecekleri de sadece O bilebilir. Rabbimiz “Hidâyete iletmek şüphesiz ki Bize aittir” Leyl 12 buyurmaktadır. Başka bir Ayette ise “Şüphe yok ki Allah, yalan söyleyen, kâfir olan hiçbir kimseye hidâyet vermez” Zümer 3 buyurur. Allah'ın kullarına düşen vazife; Allah ve Rasûlünün ne dediğini dikkate almaktır. Dini, İslam'ı ve Tevhid'i anlaşılmaz hale sokanların söyledikleri felsefî sözleri değil! Unutulmasın ki, Tevhid; insanın yaratılış mayasının özüdür, esasıdır. Allah, insanları öyle bir fıtrat üzerinde yaratmıştır ki, o fıtratta "Lâ İlâhe İllallah" akidesi vardır. O halde insanlar, muvahhid olarak, bu fıtrat dini olan İslam'a tâbi olmalıdırlar. Şirk'e, küfre, kendisinin ya da başkalarının hevâ-ü heveslerine değil! “Sen yüzünü Hanif muvahhid olarak dine, Allah’ın insanları üzerinde yarattığı fıtratına çevir. Allah’ın yaratışını değiştirmek söz konusu değildir. Dosdoğru din işte budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.” Rûm 30 Kim ne derse desin, insanların bu dünyada öncelikli vazifeleri Tevhid akidesine teslimiyettir. Hayatta yaşarken, imanı kurtarmaktan daha önemli ve daha öncelikli hiçbir amel yoktur! “Allah’a ibadet edin O’nu birleyin, Tevhid’e iman edin, O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın.” Nisâ 36 Allah’ın teşri’ yetkisini başka varlıklara vermek, teşri’de Allah’ı yegâne hak sahibi görmemek, Allah’ın ortakları olduğuna inanmak; tâğûtlardan ılımlı tâğût seçmek ve onları Allah’ı sever gibi hatta Allah’tan daha çok sevmek; imanın ön şartının tâğûtları reddetmek olduğunu kabul etmemek şirktir. “Yoksa onların Allah’ın izin vermediği şeyleri kendilerine dinden şeriat yapan kanun koyan ortakları mı vardır? Eğer ayırt edici söz olmasaydı, muhakkak aralarında hüküm olunmuştu bile. Doğrusu zâlimler için can yakıcı bir azap vardır.” Şûrâ 21 Ayırt edici söz kelimetü’l fasl; kâfirlerin azabının tehir edileceğine dair İlâhî hükümdür. İnkârcılara ölünceye kadar zaman verilmiştir; azapları bu şekilde ertelenmiştir. Allah, bu süre içinde onların iman etmelerini istemektedir. Allah, bütün kullarını Tevhid akidesine inanmaya çağırmaktadır “De ki Ey Kitap Ehli! Bizimle sizin aranızda âdil olan bir kelimeye Tevhid’e geliniz Allah’tan başkasına ibâdet etmeyelim, O’na hiçbir şeyi ortak tutmayalım, kimimiz kimimizi Allah’tan başka Rabbler edinmesin. Eğer yüz çevirirlerse Bizim gerçekten Müslümanlar olduğumuza şâhid olun, deyin.” Âl-i İmrân 64 Bu Ayette, kendisine davet edilen hakikate “yalnızca Allah’a ibadet etme ilkesi” denir. Bu, imanın temel rüknüdür. Âl-i İmrân Sûresinin 64. Ayetinde de açıklandığı gibi; sadece Allah’a kulluk etmek, O’na hiçbir şeyi ortak koşmamak, Allah’ın emirlerini bırakarak başkalarının hevâ ve heveslerine tâbi olmak suretiyle sahte ilâhların ve sahte rabblerin eteklerine yapışmamak çerçevesinde beyan edilen Tevhid akidesine teslim olmak, kâinâtın sahibi tarafından emredilmektedir. Bahsi geçen Ayet, bu şekilde iman edenlerin “Müslüman” olduklarını, bu esaslara teslim olmayanların ise şirk koşmakta olduklarını vurgulamaktadır. Dolayısıyla şunu açıkça görüyoruz ki, Tevhid akidesine rabt edilmeyen tüm ameller boştur ve boşluktadır. Rabbimiz iman etmeyenlerin dua ve ibadetlerinin durumunu şu şekilde açıklamaktadır “Hak olan davet dua ancak O’nadır. O’nu bırakıp çağırdıkları ise, kendilerine hiçbir şekilde cevap veremezler. Onların durumu; ağzına gelsin diye suya doğru iki avucunu açan kimseye benzer ki, o buna asla ulaşacak değildir. İşte kâfirlerin duası da ancak bunun gibi boşunadır.” Ra’d 14 Rabbimiz ne güzel açıklamış! O yüceler yücesi Rabbimize hamd-ü senâlar olsun! Allah’tan başkasına ibâdet etme biçimlerinden en yaygınının ve en önemlisinin ne olduğunu Rabbimiz şöyle beyan etmektedir "Onlar Allah'ı bırakıp alimlerini, rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih'i rabbler edindiler. Halbuki onlar bir tek ilâha ibadet etmekten başkasıyla emrolunmamışlardı. O'ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O, bunların ortak koştukları her şeyden uzaktır." Tevbe 31 Hz. Peygamber bir gün bu Ayeti, Adiyy bin Hatem'in yanında okumuş, Adiyy de Hristiyanların böyle bir şey yapmadıklarını yani onlara ibadet etmediklerini söylemişti. Bunun üzerine Peygamberimiz de "Onlar kendi din adamlarının -Allah'ın indirdiklerine aykırı olarak- helal kıldıklarını helal, haram kıldıklarını haram kabul etmişlerdi. İşte bunların alimlerine ibadetleri ve onları rabb edinmeleri böyle olmuştur!" buyurdu. Tirmizî, Tefsir 9. Sûre Peygamberimiz, Tevbe Sûresinin 31. Ayetini bu şekilde tefsir etmiştir. O esnada, önceden Hristiyan olan Adiyy bile başlangıçta Hristiyanlarla ilgili bu Ayeti anlayamamıştır. Ama Peygamberimiz Ayetin anlamını izah ederek, meseleyi açıklığa kavuşturmuştur. Rahipler, din adamları, alimler vb. eğer Allah'ın helâlini haram, haramını da helâl kılarlar; insanlar da onlara uyarlarsa, bu durum onlara ibadet etmektir. İmam Tirmizî rahımehullâh’ın rivâyet ettiği Hadis-i Şerif’te Peygamber aleyhisselâm bize bunu açıklamaktadır. Tevbe Sûresinin 31. Ayetini tefsir ederken Hafız İbn-i Kesir de bu rivâyeti zikretmektedir. Tefsîru'l Kur'âni'l Azîm, Dâru Usâme, Ammân, C 2, S 756 Şirk ile imanı karıştıranların durumunu tanımaya devam edelim. Şirk koşarak ibadet eden kimselerin durumu elektronik cihazın record/kayıt tuşuna basmadan kayıt yapan ya da fişi prize takmadan makinenin çalışmasını bekleyip duran kimseye benzemektedir. Oysa bir kimse, anahtarların bağlantısını sağlamadan ne kadar beklerse beklesin, o cihaz çalışmayacaktır. “Allah isterse çalışır” tarzında muhâlif psikolojide sözler söylenmemelidir; zira Allah, kulları için nelerden râzı olduğunu ve nelerden de râzı olmadığını Peygamberleri vasıtasıyla bize bildirmiş ve insanlık için bir Sünnetullâh ve bir Şeriat belirlemiştir. Şirk halinde yapılan amelin uhrevî bir karşılığının olmadığı ilkesi, Allah’ın İlâhî Şeriatında yer almaktadır. Allah ile sınır yarışına girmek yerine, Allah’ın irâdesine uyarak hareket etmek en akılıca ve sonuç itibariyle en hayırlı yoldur. Tevhid'siz bir kulluk, suya yazı yazmaya benzer; o yazılanı ne yazan okuyabilir, ne de başkası! O yazılanlar, ne kendisi için bir zikrâ olur ne de başkası için bir yol gösterici! Tevhid'siz amel; ıssız, uçsuz ve bucaksız bir çölde görülen ve su zannedilen bir serap gibidir. Susayan bir kimse, onu su sanır ama yanına geldiğinde orada bir şey bulamaz. İşte inkâr edenlerin amelleri de, ilk bakışta çölde su sanılan ama yanına varıldığında bir yalandan ibaret olan, büyük bir yanılgı ve hayal kırıklığı gibidir. Müşriklerin aldanışı dünyevî şaşkınlıkla sınırlı kalmayacaktır; onlar yaptıklarının hesabını vermek adına karşılarında Allah'ı bulacaklardır. Allah'ın yakalamasından ve azabından kaçışın asla mümkün olmadığını dünyada anlayamazlarsa bile ölürken anlayacaklardır. Ama bu anlama, kendilerine bir fayda sağlamayacaktır. Atalarımızın “son pişmanlık fayda vermez” dedikleri şey de işte budur! “Kâfir olanların amelleri ise susuz kimsenin su sandığı dümdüz çöldeki bir serap gibidir. Nihayet ona yaklaşınca onun bir şey olmadığını görür. Halbuki kendisinin ameli yanında Allah’ı bulmuştur. O da hemen onun hesabını tamamen öder. Allah hesabı çok çabuk görendir.” Nûr 39 Allah celle celâluh, Mü'min Sûresinin 40. Ayetinde; erkek olsun kadın olsun, mü'min olarak sâlih amel işleyenlerin cennete gireceklerini bildirmiştir. Enbiyâ Sûresinin 94. Ayetlerinde ise; mü'min olarak sâlih amel işleyenlerin yaptıklarının karşılıksız kalmayacağı haber verilmiştir. “Şüphesiz sana ve senden öncekilere şöyle vahyolundu ki Eğer şirk koşarsan, andolsun ki amelin boşa gider ve muhakkak zarar edenlerden olursun.” Zümer 65 Kehf Sûresinin 104 ve 105. Ayetlerinde de, Allah'ın Ayetlerini ve O'nunla kavuşmayı inkâr edenlerin amellerinin boşa gittiği ve onlar için ölçü/terazi tutulmayacağı haber verilmektedir. Tevhid nedir? Bu konuyu, Allah’ın Ayetleri çerçevesinde doğru şekilde öğrenmek için, sûrelerin tertip sırasına göre, 120 Ayet-i Kerime zikredeceğiz. Bu Ayetleri özellikle seçmedik yani Ayetleri cımbızlama gibi bir düşünce ve amelimiz olmadı. Sadece aklımıza ilk gelen Ayetleri yazdık. 100 tane olsun istemiştik ancak 100’ü geçti. Biz de 120’de durduk, elbette devam etmek ve yüzlerce hatta binlerce Ayet üzerinde tedebbür ederek, Tevhid’i ilk kaynak olan Kur’an-ı Kerim’den öğrenmek mümkündür. Zaten yapmamız gereken de budur. Başkasının ağzına bakarak, duyuma ve sloganlara göre bir imana yaslanmak yerine, Allah’ın ne dediğine iltifat etmek akıllı insanın yapması gereken ilk ve son iştir. Fakat Ayetleri okurken, keyfî yorumlar yaparak sonuçlar elde etmekten sakınmak gerekir. Çünkü bizim keyfimiz değil, Allah’ın muradı önemlidir. Bunun için de, muteber tefsir kitaplarından ve Hadis eserlerinden yararlanarak Ayetleri okumak gerekmektedir. Bir insan dünyanın az ve geçici bir menfaati için bile ne kadar çalışıp yorulmaktadır. Peki, ebedî ve mükâfatların en hayırlısı olan Allah’ın rızâsını kazanmak için, dünya rahatından tepip okumaya ve yaşamaya değmez mi? Okuyalım, anlayalım sonra da iman ve amel edelim, inşâAllah… 1/Fâtiha 5; 2/Bakara 120, 133, 214, 256, 257; 3/Âl-i İmrân 18, 31-32, 64, 84, 154, 189; 4/Nisâ 48, 51, 58, 59, 60, 65, 76, 105, 125, 136, 139, 140; 5/Mâide 39, 40, 44, 45, 47, 49, 50, 54, 60, 104, 105; 6/En’âm 57, 82, 102, 114, 116, 121, 151, 162; 7/A’râf 54, 59, 65, 73, 85, 172-174; 9/Tevbe 23-24, 31, 32-33, 65-66, 116; 10/Yûnus 18, 99; 11/Hûd 118, 123; 12/Yûsuf 40, 67, 106; 13/Ra’d 14, 31; 16/Nahl 17, 36, 116; 17/İsrâ 23, 111; 18/Kehf 26, 103-106; 20/Tâ-Hâ 14; 21/Enbiyâ 25, 29; 22/Hacc 72; 25/Furkân 2; 28/Kasas 70, 88; 30/Rûm 4, 29-32; 31/Lokman 13; 33/Ahzâb 36, 66-68; 36/Yâsîn 60; 39/Zümer 3, 11, 17, 45, 65; 40/Mü’min 12; 42/Şûrâ 21; 43/Zuhruf 26-28, 84; 45/Câsiye 18; 46/Ahkâf 5-6; 47/Muhammed 19, 25-26; 51/Zâriyâ 56; 58/Mücâdele 22; 60/Mümtehine 4; 72/Cinn 20, 26; 75/Kıyâmet 36; 92/Leyl 12 Yusuf Semmak
اَمْ em yoksa Or حرف عطف Bağlaç أَم search لَهُمْ lehum onların var mı? to,for them حرف جر + ضمير Harf-i Cer + Zamir لَهُم search شُرَكٰٓؤُ۬ا şurakâu ortakları are partners اسم İsim ش ر ك search speaker_notes شَرَعُوا şera’û şeriat kılan who have ordained فعل + ضمير Fi'l-i Mazi Fiil + Zamir Cem\i Müzekker Gaib ش ر ع search speaker_notes لَهُمْ lehum kendilerine to,for them حرف جر + ضمير Harf-i Cer + Zamir لَهُم search مِنَ mine of حرف جر Harf-i Cer مِنْ search speaker_notes الدّ۪ينِ ddîni dini the religion اسم İsim د ي ن search speaker_notes مَا mâ what اسم موصول İsm-i Mevsul İlgi Zamiri مَا search speaker_notes لَمْ lem not حرف نفي Harf-i Nefi لَمْ search يَأْذَنْ ye/żen izin vermediği Allah has given permission of it فعل Fi'l-i Muzari Fiil Müfred Müzekker Gaib أ ذ ن search speaker_notes بِهِ bihi onu him, with,for it حرف جر + ضمير Harf-i Cer + Zamir بِهِ search اللّٰهُۜ Allâhu Allah'ın Allah has given permission of it لفظ الجلالة Lafza-i Celâl اللَّهُ search وَلَوْلَا ve levlâ eğer olmasaydı And if not حرف عطف + حرف شرط Bağlaç + Şart Edatı لَوْلَا search speaker_notes كَلِمَةُ kelimetu sözü for a word اسم İsim ك ل م search speaker_notes الْفَصْلِ l-fasli ayırım decisive اسم İsim ف ص ل search speaker_notes لَقُضِيَ le-kudiye derhal hüküm verilirdi surely, it would have been judged لام التوكيد + فعل Fi'l-i Mazi Lâm-ı Te'kid + Fiil Pasif Müfred Müzekker Gaib ق ض ي search speaker_notes بَيْنَهُمْۜ beynehum aralarında between them ظرف مكان + ضمير Mekan Zarfı + Zamir ب ي ن search speaker_notes وَاِنَّ ve inne ve kuşkusuz And indeed حرف عطف + حرف نصب Bağlaç + Harf-i Nasb إِنَّ search speaker_notes الظَّالِم۪ينَ zzâlimîne zalimler için the wrongdoers اسم İsim ظ ل م search speaker_notes لَهُمْ lehum onlara vardır to,for them حرف جر + ضمير Harf-i Cer + Zamir لَهُم search عَذَابٌ ażâbun bir azab is a punishment اسم İsim ع ذ ب search speaker_notes اَل۪يمٌ elîmun acıklı painful صفة Sıfat أ ل م search speaker_notes DİKKAT Kök ve gramer özelliklerine ait bilgiler adresinden alınmış, Türkçe karşılıkları ise tarafımızdan ilave edilmiştir. Karşılaştığınız hata ve eksiklik ve önerilerinizi kuranmeali adresimize bildirmenizi dileriz.
اَمْ لَهُمْ شُرَكٰٓؤُ۬ا شَرَعُوا لَهُمْ مِنَ الدّ۪ينِ مَا لَمْ يَأْذَنْ بِهِ اللّٰهُۜ وَلَوْلَا كَلِمَةُ الْفَصْلِ لَقُضِيَ بَيْنَهُمْۜ وَاِنَّ الظَّالِم۪ينَ لَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌTürkçe TranscriptEm lehum şurakâu şera’û lehum mine-ddîni mâ lem ye/żen bihiAllâhuc velevlâ kelimetu-lfasli lekudiye beynehumk ve-inne-zzâlimîne lehum ażâbun elîmunAbdulbaki Gölpınarlı MealiYoksa Allah'ın emir ve izin vermediği bir dini onlara kuran ortaklar mı var? Azabın, mukadder bir zamana geciktirilmesi takdir edilmemiş olsaydı çoktan aralarında hükmedilirgiderdi ve şüphe yok ki zalimleredir elemli Akgül Meali Yoksa onların, Dinden; Allah’ın izin vermediği İslam’a aykırı şeyleri, kendileri için Anayasa ve kanun olarak belirleyen veya İslam şeriatına aykırı fetvalar veren ortakları ve Cenab-ı Hakka şirk koştukları Tağutları mı vardır?.. Eğer o fasıl kelimesi imtihan süreci ve iyilerle kötülerin ayrılıp seçilmesi olmasaydı, elbette aralarında hüküm karar verilmiş ve işleri bitirilmiş olacaktı. Gerçekten zalimler için acı bir azap vardır. Çünkü; Allah’ın Şeriatını bozmak ve İslam’ın temel esaslarını yok saymak veya yozlaştırmak, Allah’ın asla izin vermediği bir davranıştır ve şirk sayılmıştır.Abdullah Parlıyan MealiYoksa Allah'ın emir ve izin vermediği bir dini onlara meşru kılıp, ortaya koyan ortakları mı var? Eğer azabın ertelenmesine dair kesin bir söz geçmemiş olsaydı, çoktan aralarında iş olup biterdi. Şüphe yok ki, yaratılış gayesi dışında yaşayanlara can yakıcı bir azap Tekin MealiYoksa onların, Allah'ın dinde, şeriatta ruhsat vermediği şeyi, kendilerine meşrû kılacak mâbutları mı var? Eğer insanların sorumlu tutularak muhakeme edileceği, mükâfaata nâil olanla cezaya müstehak olanların ayırt edileceği ile ilgili Allah'ın koyduğu-kurduğu mühlet verilen bir düzen olmasaydı, elbette müşriklerle mabut saydıkları putlar arasında acilen yargı gerçekleştirilir, icra edilirdi. Kesinlikle inkârda, isyanda, şirkte ısrar eden, Allah yolunu, Allah yolundaki faaliyetleri engelleyen zâlimler için, can yakıp inleten müthiş cezalar Varol MealiYoksa onların, dinden Allah'ın izin vermediklerini kendilerine meşru kılan ortakları mı var? Eğer ayırım sözü olmasaydı aralarında hüküm verilmiş olurdu. Gerçekten zalimler için acıklı bir azap Bulaç MealiYoksa onların birtakım ortakları mı var ki, Allah'ın izin vermediği şeyleri, dinden kendilerine teşri' ettiler bir şeriat kıldılar? Eğer o fasıl kelimesi olmasaydı, elbette aralarında hüküm karar verilirdi. Gerçekten zalimler için acı bir azap Fikri Yavuz MealiYoksa o kâfirlerin bir takım şeytanları putları var da, onlara, dinden Allah'ın izin vermediği şeyleri meşrû kıldılar, öyle mi? Eğer o fasıl kelimesi azabın tehir edildiği ve amellerin ayırd edildiği kıyamet günü takdir edilmiş olmasaydı, muhakkak aralarında hüküm verilir, işleri helâkleri bitiriliverirdi. Şübhe yok ki, zalimler için acıklı bir azab Sağlam MealiYoksa onların, Allah’ın izin vermediği yasaları onlar için din olarak yasallaştıran putları mı var? Ki Allah’ın yasalarını kabul etmiyorlar. Eğer her şeyin birbirinden ayırtedileceği vakit için verilmiş bir söz olmasaydı, yargılanıp işleri bitecekti. Ve zalimler için elem verici bir azap Bayraklı MealiYoksa onların, Allah'ın izin vermediği bir dini kendilerine yasallaştıran ortakları mı var? Eğer erteleme sözü olmasaydı, derhal aralarında hüküm verilirdi. Şüphesiz, zâlimlere can yakıcı bir azap Atalay Meali 1965Ortakları var da, dinden Allahın izin vermediğini onlara anlatır mı? Ayrım sözü olmasaydı aralarında hükmolunurdu, zalimlere ağrıtıcı azap var!Cemal Külünkoğlu MealiYoksa onların, Allah'a ortak bazı rableri var da haklarında Allah'ın izni olmayan bazı hukuki ve ahlaki yükümlülükleri kendileri için din adına takip etmeleri gereken bir yol olarak mı tespit etmişler? Bundan dolayı mı diledikleri şekilde hüküm veriyorlar? Eğer Allah'tan, insanların yeryüzünde belli bir vakte kadar kalacaklarına dair konulmuş kesin bir hüküm olmamış olsaydı, aralarında karar çoktan verilmiş ve işleri bitirilmiş olacaktı. Ama bilsinler ki; zalimleri ahirette can yakıcı bir azap Said 1924Allâh’a şerîk koşdukları ma’bûdlar ile mi Allâh’ın izin virmediği dîni telkîn idecekler? Eğer Allâh ’azâbı te’hîr itmemiş ola idi çokdan zâlimler mahkûm olur idi çünki ânlara ’azâb-ı elîm İşleri Meali EskiYoksa, Allah'ın dinde izin vermediği bir şeyi onlara meşru kılacak ortakları mı vardır? Eğer kesin yargı bulunmayacak olsaydı aralarında hemen hükmedilirdi. Doğrusu, zalimlere can yakıcı azap İşleri Meali YeniYoksa, Allah’ın izin vermediği bir dini kendilerine tutulacak yol kılan ortakları mı var? Eğer cezaların ertelenmesine dair kesin hükmü olmasaydı, derhal aralarında hüküm verilirdi. Şüphesiz, zâlimler için elem dolu bir azap Vakfı MealiYoksa onların, Allah'ın izin vermediği bir dini getiren ortakları mı var? Eğer erteleme sözü olmasaydı, derhal aralarında hüküm verilirdi. Şüphesiz zalimlere can yakıcı bir azap vardır. Âyette, kâfirlere Allah’a ortak koşmak, dirilmeyi inkâr etmek ve dünyaya tapmak gibi sakat düşünceleri telkin eden şeytanlara ve Allah’tan başka din koyanlara uymalarının sebebi sorulmakta ve bu ortaklara uymanın sonuçlarına dikkat Yüksel MealiYoksa ALLAH'ın izni olmadığı halde onlar için dini kurallar ve yasalar ortaya koyan ortakları mı var? Daha önce belirlenmiş bir karar olmasaydı onların arasında yargı verilirdi. Zalimlere acı bir azap "Müslümanlarının" bildiği ve uygulamaya çalıştığı İslam, yüzyıllar boyu, din adamlarının uydurdukları kurallarla öylesine bozulmuştur ki Muhammed'in bildirdiği islam diniyle ilgisi kalmamıştır. "Ulema" geçinen din adamları, o kadar çok şeriatlar, haramlar, çarşaflar, peçeler, gıdasal yasaklar, sakallar, sarıklar, istincalar, istibralar, misvaklar, sağ ayaklar, sol ayaklar, hadisler, sünnetler, şefaatler, hazretler, efendiler, kerametler, melanetler, evliyalar, şerifler, seyyitler, hırka-i şerifler, kıl-ı şerifler, takiyyeler, takkeler, tespihler, tekkeler, mezhepler, tarikatlar, şatahatlar, muskalar, istihareler, hülleler, hileler, türbeler, nafileler, mekruhlar, menduplar, sevaplar, müstehaplar, fetvalar ve palavralar uydurmuşlardır ki İslam dinini yaşanması felaket getiren bir şirk dine çevirmişlerdir. Müslüman halkların dünyanın bu kadar gerisinde kalmalarının en önemli sorumluları bu müşrik dinadamları ve onları kullanan politikacılardır. Tanrı bu durumu düzeltmek ve mesajını hurafe ve bidatlerden arındırmak için "büyüklerden biri" diye nitelediği mesajı gönderdi bize 7430-35. Bak 931; 33 Hamdi Yazır MealiYoksa onların, Allah'ın dinde izin vermediği şeyi kendilerine meşru kılacak ortakları mı vardır? Eğer azabın ertelenmesine dair kesin yargı sözü olmasaydı, aralarında hemen hüküm verilir, işleri bitirilirdi. Gerçekten zalimler için acı bir azab Meali OrijinalYoksa onların şerikleri var, onlara dinden Allahın izin vermediği şeyleri meşru' kıldılar öyle mi? Eğer o fasıl kelimesi olmasa idi aralarında huküm icra edilir, bitirilirdi ve şübhesiz ki zâlimler için elîm bir azâb vardırErhan Aktaş MealiYoksa onların, Allah'ın dinde izin vermediği bir şeyi, kendilerine meşru kılan ortakları mı var? Eğer “ayırma kelimesi”¹ olmasaydı kesinlikle aralarında hemen hüküm verilirdi. Kuşkusuz ki zalimler için acı bir azap vardır. 1- Hesap sorma gününde her kesin yaptıklarına göre ayrıştırılacağına dair takdir edilmiş hüküm. Hasan Basri Çantay MealiYoksa onların Allahın izin vermediği şeyleri o fâsid dîn lerin den kendilerine şerîat çıkarıb yapan ortakları mı var? Eğer o fasıl kelimesi olmasaydı aralarında mutlakaa dünyâda icra edilmiş işleri bitirilmiş di bile. Şübhesiz ki o zaalimler için hakkı çetin bir azâb Neşriyat MealiYoksa onların, dinden Allah'ın kendisine izin vermediği şeyleri, kendilerine meşrû' kılan ortakları mı var? Hâlbuki haklarında âhirette hüküm verileceğine dâir önceden söylenmiş ayırma sözü olmasaydı, aralarında elbette hüküm verilmiş işleri çoktan bitirilmişolurdu. İşte şübhesiz o zâlimler yok mu, onlar için, pek elemli bir azab Yorulmaz MealiYoksa onların ortakları varda Allah, dininde hiçbir kimseye izin vermediği halde, o ortaklar dinde, onların uymaları gerekli hükümler ve kurallar şeriat mı belirlediler? Allah’ın doğru ile yanlışı ayırma sözü olmasaydı, onların arasında hüküm verilirdi. Hiç şüphe yok ki, zalimler için çok acıklı bir azap Hakkı BaltacıoğluYoksa Allah’ın uygun bulmadığı bir dini onlara yol olarak gösteren ortakları mı var? Eğer o ayırt gününe bırakma sözü olmasaydı onların araları çoktan yargılanmış olurdu. Gerçekten kıyıcılar için acıklı bir azap Hakkı İzmirliYoksa müşriklerin, Allah/ın izin vermediği bir şeyi kendileri için din gösteren mâbutları mı vardır? Eğer kestirme söz geçmemiş, olsaydı aralarında iş olup biterdi. Zalim olan kâfirler için acıklı bir azap YakıtYoksa onların, Allah’ın izin vermediği yolu/yasayı [şera’û] kendileri için din olarak kabul eden ortakları mı var? Eğer Allah’ın geçmişteki hükmü [fasl] olmasaydı, aralarında hemen hüküm verilirdi. Muhakkak ki zalimler için can yakıcı bir azap Çelik MealiYoksa onların, dinden Allah'ın izin vermediği bir şeyi yasayan ortakları mı var? Eğer azabın ertelenmesine dair kesin bir hüküm olmasaydı, aralarında hemen hükmedilirdi. Gerçekten zalimler için acıklı bir azap Kısa MealiYoksa onların; inanç, ahlâk ve temel hukuk prensipleri, yani din konusunda Allah’ın izin vermediği kanunlar koyarak kendileri için bir inanç sistemi belirleyen ve sınırsız egemenliğinde O’na ortak olan sözde ilâhları mı var? Bu o kadar büyük bir suçtur ki, eğer bu dünyanınimtihân diyarı olduğuna, asıl ceza ve mükâfâtın ancak âhirette verileceğine dâir Rabb’in tarafından ezelden verilmiş bir karar olmasaydı, aralarında çoktan hüküm verilmiş ve işleri bitirilmiş olurdu. Fakat Allah, onları hemen helâk etmiyor, son ana kadar fırsat veriyor; ta Hesap Günü gelip çatıncaya kadar Hiç kuşkusuz zâlimleri, can yakıcı bir azap bekliyor!Mahmut Özdemir MealiŞimdi, Allah’ın izin vermediği, Din’den onlar için şeriat / yasa koymuş ortakları mı var? ”Fasl” / Ayırım sözü olmasaydı, aralarında hüküm verilirdi. Zâlimler’e gelince; onlar için acıveren bir azap Çakır MealiYoksa onların, herhangi bir din olabilir savını dayatan işbirlikçileri mi var? Allah kullarına böyle bir hak vermemiştir. Eğer Allah'ın, " sorgulama kıyamette " sözü olmasaydı bu gibilerin işi çoktan bitmişti. Başkalarını aptal yerine koyan böylesi saygısızları, kıvrandıran acılar Çoban MealiBiz yasalarıma uyun diye çağrı yapıyoruz. İnsanlardan bazıları sanki Allah’tan başka daha güçlü ilahlara tapıyorlarmış gibi yasalarıma karşı çıkıyorlar. İlahlaştırdıkları insanların yasalarına uyuyorlar. Onlara yaptıkları bu yanlıştan dönmeleri için bir süre verilmeseydi; verdikleri yanlış hükümler nedeniyle anında cezalandırırdık. Onları hemen cezalandırmadığımız için Allah’ı güçsüz mü zannediyorlar? Hayır! Biz onlara zaman tanıyoruz. Belki düşünüp öğüt alırlar. Düşünüp öğüt almayanlara, yasalarımıza uymayanlara elem dolu bir azap vardır. Mehmet Okuyan MealiYoksa onların, Allah’ın izin vermediği şeyleri kendilerine dinî bir hüküm olarak belirleyen ortakları mı var! [*] Ayırıcı söz [*] olmasaydı elbette aralarında hüküm verilirdi. Şüphesiz ki zalimlere elem verici bir azap cümle dinin bütünüyle sahibinin Yüce Allah olduğunu vurgulamaktadır. Bkz. Zümer 392, 3, 11, 14. Mekkeli müşriklerin Hz. Muhammed’e karşı çıkışlarının hiçbir gerekçesi yoktur; çünkü ilâhî kaynaktan beslenen bir dayanakları bulunmamaktadır. Dolayısıyla dünya hayatına ve ahirete yönelik kanaatlerinin herhangi bir tutar tarafı ve değeri yoktur.,[Kelimetü’l-fasli] tamlaması “karar verme sözü”, yani “nihai yargılamanın, hüküm vermenin mahşer gününe erteleneceği sözü” demektir. Bu tamlama “cezayı erteleme hükmü, kararı”, “ayrıntılı hesabın yapılması hükmü” gibi anlamlar içermektedir. Burada kastedilen ise azabın belirli bir süreye ertelenmesine dair önceden kararlaştırılmış olan “kelime”nin geçmiş olması Türk MealiYoksa onların Allah’ın izin vermediği şeyleri kendilerine din yapan bir takım ortakları mı var?¹ Eğer onlarla Allah’a ortak koştuklarının aralarının açılacağı kıyamet günü için önceden verilmiş bir söz olmasaydı, onların hesabı dünyada görülürdü. Gerçekten zâlimler için acıklı bir azap Yani, onların önünde müşriklik, İslâm dışı sistemlere uymak, âhireti inkâr, zulüm, aslı astarı olmayan ibâdet ve inançlar, kutsal kişiler, günler, mekânlar icat etmek gibi Allah’ın ve Peygamberinin meşru kılmadığı bir takım şeyleri emreden ve diledikleri gibi din yapan birileri mi var?Muhammed Esed MealiYoksa onlar, [bu dünyadan başka bir şeyi önemsemeyenler,] Allah’ın asla izin vermediği şeyleri kendileri için hukukî ve ahlakî bir yükümlülük haline sokan ²⁵ sözde uluhiyet ortağı güçlere mi inanırlar? ²⁶ Nihaî hüküm ile ilgili [Allah’ın] bir kararı ²⁷ bulunmasaydı, onlar arasında her şey [bu dünyada] hükme bağlanmış olurdu ²⁸ ama zalimleri [öteki dünyada] acı bir azap Yani onları, adeta manevî bir coşku ile kendilerini kaybederek Allah’ın tasvip etmediği -tamamen materyalist hedeflerin ardında koşmak ve bütün manevî ve ahlakî değerleri görmezden gelmek gibi şeylere- sarılmaya zorlayan. Din’in bu bağlamda taşıdığı “ahlakî yükümlülük” anlamı konusunda bkz 1096, not Lafzen, “yoksa onlar [Allah’ın] ortaklarına mı sahipler” -yani “onlar, servet, güç, şans’ vb. gibi arızî olguların kendileri üzerinde ilahî bazı etkilere sahip olduklarını mı zannederler?” Sonuçta böyle “güçler”e inanmanın insanın yalnızca dünyevî hedefler peşinde koşmasının temelinde yatan olgu olduğu anlatılmaktadır. Şürekâ’ teriminin -lafzen, [Allah’ın] “ortakları” veya “eşler”i- yukarıdaki açıklayıcı çevirisi için bkz. 622, not 15.27 Lafzen, “karar verme sözü”, yani O’nun nihaî yargılamasının/hükmünün Mahşer Günü’ne erteleneceği sözü bkz. bir sonraki not.28 Yani, Allah, öteki dünyayı özlemle bekleyenler ile dünyevî başarıdan başka bir şeyi önemsemeyenler arasında, birincilere sınırsız bir mutluluk bahşetmek, ötekileri ise sıkıntıya uğratmak suretiyle, bu dünyada kesin bir ayrım yapmış olacaktı Ama insanın hayatı ancak öteki dünyada gerçekten ikmal edilmiş olacağından Allah, bu ayrımı o zamana kadar ertelemeyi Çavdar MealiYoksa onların, Allah’ın din hususunda onaylamadığı bazı inanç ve uygulamaları kendilerine dini kurallar olarak benimseten bir takım otoriteleri mi varmış? Şayet daha önce cezanın belli bir süre ertelenmesiyle ilgili Rabbinin bir hükmü olmasaydı onların işi çoktan bitirilmiş olurdu. Hiç kuşku yok ki Allah’ın dışında dini kurallar koyan zalimler için can yakıcı bir azap vardır. 10/59, 16/61, 35/45Mustafa İslamoğlu MealiYoksa onların, Allah’ın izin vermediği şeyleri kendileri için dinin koyduğu şer’î bir kural haline getiren Allah’a ortak yaptıkları güçler mi var?[⁴³³⁰] Eğer konulmuş kesin bir yasa olmasaydı, haklarındaki hüküm hemen infaz edilirdi şu kesin ki, zalimlerin hakkı, âhirette elem verici bir azaptır.[4330] Böyle bir şey yaptıktan sonra hâlâ Allah’a inandığını iddia etme çelişkisine ne demeli? Zira bu tanrısının âmiri olmak anlamına Nasuhi Bilmen MealiYoksa onlar için şerikler var da onlar için dinden kendisiyle Allah'ın izin vermediği şeyleri meşrû mu kıldılar? Ve eğer o fâsıl kelimesi olmasa idi elbette aralarında hüküm icra edilmiş olurdu ve şüphe yok ki o zalimler için elîm bir azab Yıldırım MealiYoksa Yüce Allah'ın izin vermediği birtakım şeylerikendilerine din diye kabul ettirmek isteyen putları mı var? Şayet Allah'ın cezayı ertelemeye dair hükmü olmasaydı işleri çoktan bitirilmişti. Zalimlere elbette gayet acı bir azap vardır. Süleyman Ateş MealiYoksa onların, kendilerine, Allah'ın izin vermediği dini koyan ortaklar mı var? Eğer bir süre fırsat verilmesi hakkında karar olmasaydı derhal aralarında hüküm verilirişleri bitirilirdi. Kuşkusuz zalimler için acı bir azab Vakfı MealiYoksa bu dinde onlar için, Allah’ın onaylamadığı kurallar koyan ortakları mı var? Eğer hesabın mahşere bırakıldığı sözü olmasaydı hemen yargılanırlardı. Yanlış yapanlar için acıklı bir azap Piriş MealiYoksa onların hakimiyette ortakları mı var ki, Allah'ın din hususunda izin vermediği şeyleri kendileri için kanun yapıyorlar? Eğer “aralama“ sözü olmasaydı hemen aralarında iş bitirilirdi. Gerçekten zalimler için acı bir azap Şimşek MealiYoksa onların, Allah'ın izin vermediği şeyleri din diye kendilerine yasallaştıran ortakları mı var? Hükmün ertelenmesine dair söz olmasaydı,10 onların aralarında iş çoktan bitirilirdi. Çünkü zalimlerin hakkı acı bir azaptır.10 Allah ödül ve cezanın kıyamet gününe bırakılmasına hükmetmiş Nuri Öztürk MealiYoksa onların, dinden, Allah'ın izin vermediği şeyi kendileri için yasalaştıran ortakları mı var? Kesin ayrıma ilişkin söz olmasaydı, aralarında hüküm mutlaka verilirdi. O zalimler var ya, onlar için acıklı bir azap Anadolu Türkçesiiy anlaruñ ortaķları mı var kim beyān eylediler anlaruñ içün dinden anı kim destūr virmedi aña Tañrı? daħı eger degülmisse ayırmaķ sözi hükm olına-y-dı aralarında. daħı bayıķ žālimler anlaruñdur 'aźāb Altı Meal 1534Yā anlaruñ şerīkleri mi vardur ki şerīat itdiler anlara dīnde Tañrı Taālābuyurmaduġı nesneyi ve eger ḳıyāmet ve alāmeti olmasa‐y‐dı,ḥükm olurdı aralarında. Taḥḳīḳ vardur ẓālimlere ulu Yoxsa müşriklərin Allahın dində izin vermədiyi bir şeyi onlar üçün qanuni halal edən şərikləri vardır. Əgər cəzanın qiyamətə saxlanılması barədə qəti söz və’d olmasaydı, aralarında hökm artıq icra edilmiş olardı hamısı elə dünyada ikən əzaba düçar edilərdi. Şübhəsiz ki, zalımları şiddətli bir əzab gözləyir!M. Pickthall EnglishOr have they partners of Allah who have made lawful for them in religion that which Allah allowed not? And but for a decisive word gone forth already, it would have been judged between them. Lo! for wrong doers is a painful Ali EnglishWhat! have they partners4556 in godhead, who have established for them some religion without the permission of Allah. Had it not been for the Decree of Judgment, the matter would have been decided between them at once. But verily the Wrong- doers will have a grievous Nothing can exist without the permission of Allah. Can people, who indulge in false worship say "Why does Allah permit it?" The answer is "a certain latitude is allowed with the grant of a limited form of free will. When the time for Judgement comes, the Punishment is sure." See n. 1810 to 136. Decree or Word of Judgement. See n. 1407 to 1019.
SORU Selamun aleykum hocam, Allah ilminizi arttırsın. Bu zamanlarda çıkan yeni bir konu ile karşı karşıyayız ve bu konuda çoğu ilim ehli insanlar, görüş ve fetvanın peşinden gidiyor ve onlara tabi olanlarda ve bu konuda bende arayıştayım bu konuda ayet ve hadis ışığında delilleri ile bizi aydınlatır mısınız? Sorum şu olacak malum ülkemizde geriye dönük 12 yıla bakacak olursak şuan ki, yönetim için bazıları Abdülaziz bin baz, İbni Useymin, Albani ve Ebu Basir Tartusi’yi delil getirerek küfür sözü söylese de, Allah’ın kanunları dışında beşeri yasalar çıkartsa da ehveni şer dediğimiz olay ile ve müslümanların yolunu açıp bir takım yerlere gidilmesi için yolları kapatmaması, hatta gizliden onlara yardım etmesi yani Suriye’deki ve genelde Müslümanlara yardım etmesi Myanmar’daki, Filistin’deki, Afrika’daki insanlara yardım etmesi erzak göndermesi ve daha başka yardımlar etmesini delil getirerek ve buna zülmü kaldırmak, adaleti getirmek Müslümanları korumak adı altında tevili de dillerine dolayıp devlet başkanlarını ve cumhurbaşkanlarını, eğer bunlar baştan düşerse Müslümanların son kalesi olan Türkiye düşerse ümmet yıkılır ve daha kötüye gideriz mantığıyla tekfir etmiyorlar. Bize bunu delilleriyle ve kaç âlim tekfir ediyor sayısı isimlerini yazarsanız seviniriz. Allah ilminizi arttırsın. CEVAPAleykum selam ve rahmetullahi ve berekatuhû. Hamd âlemlerin rabbi olan Allah’a, salât ve selam efendimiz Rasûlullah’a, ehli beytine, ashabına ve yolunu takip eden mü’minlere bizlere basiret versin, hakkı hak olarak görüp tabi olmayı, batılıda batıl görüp ondan uzaklaşmayı cümlemize nasip ve müyesser kardeşim sana kısaca şuan Allah’ın yardımıyla küfür kanunlarıyla hükmeden devlet yöneticilerinin küfürlerini anlatacağım. Ardından tekfir edilmemeleri iddiasının şüphelerini gidermeye Demokrasiyle hükmeden devlet yöneticileri sadece bir kapıdan değil onlarca kapıdan küfre girmektedirlerDoğu ve batı tağutlarını ve tağuti sistemleri redetmiyorlar, onları inkar etmiyorlar ve beraatlerini açığa vurmuyorlar. Bilakis onları, kalplerini bilmiyoruz ama dilleriyle övüp yüceltiyorlar ve saygılarını ifade arap tağutlarını, ne doğu tağutlarını, ne batı tağutlarını nede yerel tağutları red etmiyorlar. Bilakis onlarla oturup sevgi ve saygı çerçevesinde antlaşmalara varıyorlar, birbirlerine destek veriyorlar, medya önünde dostluklarını pekiştirici pozlar insanın Müslüman olabilmesi için sadece Allah’a iman etmesi yetmez. Allah’ın dışında ibadet edilen, ilahlaştırılan tağutlarıda red etmesi gerekmektedir. Lailahe illallah sözünün iki rüknü vardır. Allah’a iman etmek ve tağutları yani sahte ilahları diniyle, kanun, şiar ve değerleriyle alay etmek veya hafife almak. Belki bu saydığın devlet yöneticileri alay etmiyorlar ama alay eden, dalga geçen, hakaret eden kuruluşlara, medyayı oluşturan televizyon, radyo, dergi, gazete, kitap, internet ve tiyatro gibi vasıtalara izin ve ruhsat verilmekte, hatta korunmaktadır. Allah’ın dinini hafife alan bir kuruluşa eliyle münkeri değiştirmek isteyen Müslüman, bu ülkede hafife alan kişiler hakkında Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır“Eğer onlara, niçin alay ettiklerini sorarsan, elbette, biz sadece lafa dalmış şakalaşıyorduk, derler. De ki Allah ile, O'nun âyetleriyle ve O'nun peygamberi ile mi alay ediyordunuz? Boşuna özür dilemeyin; çünkü siz iman ettikten sonra tekrar kâfir oldunuz.” Tevbe, 65-66Bu ülkede var olan açık küfürlerden biri, İslam dininden irtidat etmek, din değiştirmek, haça, şeytana ve her türlü nesneye tapmak veya tamamıyla inkar etmek ateist olmak serbesttir. Vatandaşların özgürlükleri vardır, kimse karışamaz, karışanlar devlet kanunlarıyla dost edinmeleri, onların küfür düzenlerinin ve otoritelerinin gerçekleşmesi için yardım etmeleri, imkan sunmaları ve müslümanlara olan savaşlarında destek Türkiye’de üs kurması, İslam’a ve müslümanlara savaşlarında Türkiye’den yardım aldığı, Natoya bağlı olması sebebiyle Afganistan’da ABD ile beraber asker bulundurması ve birçok siyasi askeri ekonomik ve kültürel yardımlaşmaların olduğu kör olmayanlara malum olan bir karşı PYD’ye ve Peşmergelere destek verdiği herkesin içinde oldukları ABD, İsrail ve yüzlerce küfür devletlerinin elemanlarının ve maslahatlarının korunduğu herkese ayan beyan olan mücahitlerin hapse atılması, yabancı mücahitlerin ülkelerine teslim edilmeleri, anıt kabire gidip saygı duruşunda bulunmaları, övücü sözler söylemeleri, Alevilerle kardeşlik mesajlarının verilmesi yakın uzak herkesin bildiği bir Teâlâ şöyle buyurmaktadır“Ey iman edenler! Yahudileri ve hıristiyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudurlar birbirinin tarafını tutarlar. İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna yol göstermez.” Maide, 51Demokrasinin İslam şeriatı yerine kabul edilmesi ve tatbik edilmesi, uymayanların cezalandırılması. Demokrasi ve laikliğin teminatı olduklarını beyan etmeleri…Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır“Kim, İslâm'dan başka bir din ararsa, bilsin ki kendisinden böyle bir din asla kabul edilmeyecek ve o, ahirette ziyan edenlerden olacaktır.” Ali İmran, 85Koymuş oldukları kanunlarla kendilerini Rabbül Alemin seviyesine çıkarmaları. Kanun koyma, teşri yapma sebebiyle kendilerini ilahlaştırmaları. Şuan bu düzende maalesef Allah’u Teâlâ’nın ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in talimatları, kanunları bir şey ifade etmiyor. Mahalle muhtarı haşa Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den daha yetkilidir. Ama kendilerinin kanunları her şeyin Teâlâ müşrikleri bahsederken ahirette şu sözü söyleyeceklerini beyan ediyor“Vallahi, biz gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz. Çünkü biz sizi âlemlerin Rabbi ile eşit tutuyorduk.” Şuara, 97-98Müşrikler sahte ilahlarına bu sözleri söylerken yaratmada, rızık vermede, diriltmede eşit tutardık kastetmiyorlar, onların kasıtları itaatte, yasamada, sevgi ve korkuda Allah’a eşit tutardık diye koymaları, yasamada bulunmaları, hakimiyet hakkını kendilerine ve millet vekillerine düzenlerinde “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” Bizim dinimizdede “Egemenlik kayıtsız ve şartsız Allah’ındır.” Yusuf, 40Kanun koymak ilahlık taslamak demektir. Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır“Yoksa onların, Allah'ın izin vermediği bir dini getiren ortakları mı var?” Şura, 21Allah’ın haram kıldığı şeyleri, helal kılan müşriklere itaatin şirk olacağı ayetle sabittir“Eğer onlara uyarsanız şüphesiz siz de Allah'a ortak koşanlar olursunuz.” En’am, 121Var olan, konmuş küfür kanunlarıyla hükmetmeleri.“Allah’ın indirdikleriyle hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir.” Maide, 44Küfür törenlerine katılıp, küfrü ve kâfirleri övmeleri, hergün küfür gerektiren onlarca söz ve eylemde bulunmalarına şahit olmaktayız. Tabi bu küfür söz ve eylemler bir iki kere veya bir iki günlük meseleler değil senelerce devam eden ve bunlar için mücadele edinilen bu vasıflardaki devlet yöneticilerinin kâfir olduklarına inanıyoruz. Rabbani cihadi âlimlerimiz bu vasıflarda olan devlet yöneticilerini tekfir ederler. Tekfir etmeyenler büyük bir yanlış hakkında tekfir manilerini işletirsek, elle tutulur bir mani yoktur. İkrah dersek bu yöneticiler ikrah altında değiller. Bu makama isteyerek, gönüllü gelmişler, hatta gelmek için senelerce her şeylerini feda ederek ve mücadele ederek gelmişler. Bu makamı bırakmak isterlerse, seve seve tağutlar istifalarını kabul kasıtsızlık dersen bir kerelik bir anlık olan şeyler değil bir dil sürçmesi meselesi dersen, bu kimseler cahil değiller. Yeni İslam’a girmiş veya dağ başında yaşayan veya ilimden ve ulemadan uzak diyarlarda yaşıyorlar denmez, bilakis onlara hakkı beyan eden Müslümanları hapsediyorlar ve onlara karşı mücadele veriyorlar. Hakka ulaşma imkanları kısıtlı değildir. Kasten öğrenmiyorlar veya öğrendikleri halde yüz dersen haydi bir meselede yırttılar ikincisini, üçüncüsünü… onlarcasını nasıl yırtacaklar. Tevilinde bir usulü bir üslubu ve kabul edilecek yönü vardır. Tamamıyla sonuna kadar tevil kapıları açık veya kırık meselesine gelince, Şeyh Ebu Muhammed Elmakdisi’nin Rabbim esaretini çözsün güzel sözleri var diyor ki Bu yöneticilere sorarız Dinin ve Müslümanların maslahatlarını en bilen kimdir?Eğer “Biz biliyoruz” derlerse, deriz ki “Biz sizin taptıklarınıza tapmayız. Sizde bizim taktıklarımıza tapmıyorsunuz. Sizin dininiz sizin, bizim dinimizde bizimdir.” Çünkü Allah-u Teâlâ kuranı kerimde hiçbir şeyi eksik bırakmamıştır. Bizleri başıboş maslahatı en iyi bilen Allah-u Teâlâ’dır derlerse deriz ki Allah-u Teâlâ en büyük maslahatı tevhidi ve dini koruma olarak beyan emretmemiş midir?Allah-u Teâlâ şirki reddetmek ve Allah’ı birlemek için insanları yaratmış, kitaplar indirmiş, Rasûller göndermiş, cihadı farz kılmış ve Tevhid uğruna öldürülmeyi en şerefli makam kılmamış mıdır?Dinin maslahatını insanların maslahatı önünde gördüğü için cihadı farz kılmıştır. Cihadta evler, binalar yıkılır, en değerli insanlar öldürülür, kadınlar dul çocukları yetim bırakılır, en değerli mallar uğruna harcanır. İnsanların dünya maslahatları din maslahatının önüne geçmiş olsaydı cihad farz Sünnet menhecinde, hiçbir âlim kişiyi küfürden engelleyen dört maniden başka mani getirmemişlerdir. Yukarıda bahsettiğim gibi, mükellef için küfre engel olan ya muteber bir ikrah veya muteber bir cehalet veya muteber bir tevil veya kasıtsız bir hatadan başka engel yoktur. Hiçbir âlim, Müslümanlara hizmet etmek veya faydalı işler yapmak veya yardıma muhtaç Müslümanlara yardım etmek veya namaz kılmak veya eşinin sözde başörtülü olması tekfirin önünde mani olabilir dememişlerdir. Dünya genelinde kendisini İslam’a nisbet eden her bir tağutun bazı İslami, faydalı ve güzel amelleri vardır. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in amcası Ebutalib, İslamın hak bir din olduğunu biliyordu. Efendimize ve Müslümanlara çok büyük faydaları olmuştu. Sahabenin çektikleri sıkıntıları oda çekti. Üç sene boyunca ambargoya oda tabi tutuldu. Ölmeden önce Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e “Vallahi kavmim beni utandırmayacaklarından emin olsaydım seni sevindirecek sözü şehadet kelimesi söylerdim” demişti ama küfürden günümüzün tağutlarının yapmış oldukları iyilikleri bahsederken yaptıkları tahribatlarıda bir bir saymalıyız. Bu tağutlar İslam adına geldiler ama İslam’ı tavizleriyle, tahrifleriyle baltaladılar. Samimi duygu ve çalışmalarıyla yıkılmaya yüz tutmuş küfür düzenini güçlendirdikçe güçlendirdiler. Müslümanlara vela ve bera diye bir şey bırakmadılar. Demokrat İslam diye bir din uydurup her geçen gün güneş gibi görünmeye başlamış olan Suud rejiminin müftülüğünü yapmış, ABD kuvvetlerinin mübarek olan Hicaz topraklarına girme fetvası vermiş, ABD’li askerlere saldırmış mücahitlerin idamına onay vermiş İbni Baz’dan, devlete yakınlığı bilinen İbni Useymin’den, İman küfür konularında irca fikri taşıyan Elbani’den tağutların hükmü sorulmaz, çünkü bu konuda onlardan sağlıklı bir cevap gelmez. Ama başka İslami konularda şüphesiz engin olan ilimlerinden faydalanabiliriz. Şeyh Ebu Basir’in ağzından işitmedim ama gerçekten eğer bu yöneticileri tekfir etmiyorsa, bana göre kitapları ve bu konudaki tutumu çelişki arz eder. Ama ben ne ağzından nede yazılarından tekfir edilmeyeceklerine dair bir şey âlimler tekfir ediyor? sorusuna şunu söyleyebilirim Güvendiğimiz selefi, cihadi bütün âlimlerin kitaplarından yukarıda saydığım küfür sıfatlarını taşıyan devlet yöneticilerini tekfir ettikleri rahatlıkla görülebilir. Şu bir gerçektir neredeyse akidede yazılmış hiçbir kitapta isimlerle “falan tağut, filan tağut kâfirdir” diye yazmazlar. Yazılarından kimler kastedildiği rahatlıkla anlaşılır. Bu âlimlerin her birisine rahatlıkla ulaşamıyoruz. Çoğu cihad meydanlarında ve hapishanelerdedirler. Bir kısmı şehit düşmüştür. Rabbim şehadetlerini kabul etsin. O sebeple teker teker isim tekfir meselelerini daha iyi anlamak istersen Şeyh Ebu Muhammed Elmakdisi, Ebu Katade, Abdülkadir Bin Abdulaziz, Ebubasir, Ali Elhudeyr, Nasır Elfehd, Ahmed Elhalidi, Süleyman Nasır Ulvan, Ebu Yahya, Atiyyetullah, Şeyh İsa ve daha nicelerinin kitap ve sesli derslerine bakabilirsin. Rabbim şehitlerini kabul etsin, esir olanları kurtarsın. Onları muhafaza hamd ve Rasûlü Muhammed’e salât ve selam olsun. Davamızın sonu âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd etmektir. 8 Ağu, 2017 Etiketler Oy, Demokrasi
yoksa onların allah ın izin vermediği konularda